AHİLİKTEN NEOLİBERALİZME: SADECE MAMON’A!
Ne oldu da böyle oldu? Toplum olarak tahkiyeyi pek sevdiğimizden soru kalıplarımız da hikayelemeye bürünüyor. Ne olacak bu memleketin hali? Bizim memleketin hali, evin yaramaz çocuğunun haline benziyor. Zeki, azıcık çalışsa bütün notları pekiyi olacak fakat hiç söz dinlemiyor. Ne yapacağız bu çocuğu, bilemiyoruz. En iyisi yatılı okula göndermeli, yaban elde uslanır. Yazın sanayide veririz bir ustanın yanına, hayatın tozpembesini gözünden siler. En olmadı, askere gidince sivrisi törpülenir. O da olmazsa evlenince bir hal olur…
Peki ne oldu da böyle oldu?
Ne zaman ki bizi biz yapan değerlerimizi pasta payına indirgedik, bütün film koptu ve domino etkisi halen devam ediyor.
İslam, iman, ahlak, irade, akıl, burhan, irfan… Tespihin dâneleri gibi dağıldı.
Ahlaklı olmak, İslam’ın ideali ve Hz.Peygamber (s.a.v.)’in manevi şahsiyetinde realitesiydi. Fakat ahlakın İslamla bağını koparıp bir toplum mühendisliği deneyimine, yani ahlakçılığa indirgedik. Ahlak hep, diğerinin aldığı ama bizim –güya- ihtiyaç duymadığımız seçmeli dersti. Ahlakı toplumsal şuur boyutuna bir türlü çıkaramadık. Ne zaman çıkarmaya teşebbüs etsek hemen kırk bohçaya sarıp üzerinde tütsü yaktık. Öyle ki ahlaksızlığa ahlaksızlık deyince kimsenin yüzü düşmedi; kimse ‘’acaba?’’diyerek nefs tezkiyesine girişmedi. Ahlaki yoksunluk kimsenin yüreğini kanatmadı, iştahını bozmadı, uykularını kaçırmadı.
Akıllı olmak, insan olmanın ve yaratıcıyla bağ kurabilmenin yegane imkanıydı. Fakat biz akıllı olmanın İslamla bağını koparıp kurnazlık, çakallık ve dalkavukluk şeklinde uzadıya giden alçakça hallerin kotarılmış onuru şeklinde değerlendirdik. Gerçek anlamda akıllı davranmak, sinsilik ve çakallık kadar değer görmedi. Aklı söküp atamazdınız. Akıl için de bir mizansen kurmak gerekti. Aklın marifeti artık akılcılıkla yorumlanmalıydı. Ne kadar çok akıl söylemi üretirseniz, o kadar çok akılcı ve dolayısıyla akıllı(?) olurdunuz.
İradeli olmak hayatı ve imtihanı anlamlı kılan yegane özellikti. Maalesef iradesizlikten iradeli olmaya alternatif bile üretemedik. İrade vardı fakat yoktu. Yani nerede olduğu belli değildi. İslam, insanlık, medeniyet şeklindeki başlıca evrensel değerler söz konusu olunca ne hikmetse yapacağımız fedakarlık hep kısıtlıydı. Ama paramız hesaplar arasında tıkırındaydı; dolarlar, eurolar, bitcoinler, altınlar, şunlar bunlar… Ne hikmetse neredeyse bütün yetişkinler ekonomist oldu. Mahallesindeki imamın adını bilmeyenler, kıtalar ötesindeki Elan Musk’un gündemini ezberliyorlardı. Sahi, bu aldığınız kaçıncı araba, kaçıncı ev, kaçıncı telefon, kaçıncı? Tabi bütün bunlar meydana gelirken irademiz olmadığı için her şeyle asistanlarımız ilgileniyordu. İşte, güçte, evde, her yerde sabahtan akşama kurları, listeleri, hesapları takip etmek neticede zaman ayırmak istiyordu; dikkat istiyordu; önem vermek gerekiyordu. Bir de iradesiz olunca bu kadar yoğun bir süreci tek başına takip edebilmek gerçekten zordu. Ne yapalım. Allah bizi iradeli yaratmamış. Bundan dolayıdır, rüzgar nereden eserse oraya savruluşumuz.
Hani biz tahkiyeyi severiz ya. Hikayeleyerek bitirelim sözü o vakit… Piyasa kötüleşiyordu. Her şeye her gün zam geliyordu. Türk Lirası değer kaybediyordu. Bütün suç doların yükselişinde; dolayısıyla iç piyasada faiz oranlarının düşürülmesinde idi. Ülkemizi karanlık günler bekliyordu. Tabi bu süreçte herkes elinde avucunda ne varsa altına, dolara, euroya yaslıyor; kazancına kazanç katıyordu. Türk Lirası kaybediyor, bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kazanıyordu. Hayatta tek ülküsü, derdi, motivasyonu ‘’mamon’’ olanlar, alternatif ekonomik kalkınma planı önermek varken devlet idealine kılıç çekiyorlardı. Ne için? Mamon için! Para! Daha çok para! Yapılan sağduyu çağrısına verilen cevap da ibretlikti tabi:’’Ey Musa! Sen ve Rabbin gidin savaşın!’’ tavında… Siz mücadele edeceksiniz, bu sizin sorumluluğunuzda. Biz var olan konforumuzu bozamayız. Ellerimiz narindir, taşın altı için uygun değil.
Bütün krizin müsebbibi dolar bir anda düşüverdi. Yurdumun bütün vatandaşları hep bir ağızdan ‘’indirimleri bekliyoruz’’ diyor, haklı olarak. Zamansız peşi peşine gelen zamları doların düzenli olarak yükselmesine bağlayan piyasa, dolar düşmesine rağmen halen daha kararsız görünüyor. Okyanus ötesinden, Kıta Avrupası’ndan veya Asya’dan gelecek hamleleri bekliyorlar galiba. Son kozları ise halen zulada bekliyor. Devlet ‘’zamları düşürün’’ diye baskı yapar, stokçuya ceza keserse o zaman biz de desteği geri çekmekle veya daha çok köstek olmakla tehdit ederiz… Bizim ahlaklı, akıllı ve iradeli iş insanlarımız her zaman devlet idealini, vatandaşın menfaatini dert edinmişlerdir…... Onlar hiç Mamon’a tapınmak gibi bir şirke düşerler mi, ülkümüze kazık atmak gibi galiz bir hata yaparlar mı hiç?...... Aşk olsun…….. Candır onlar can…….
Ana Haber Bülteni Sok Dakika Haberi
‘’İNDİRİMLER BAŞLADI, ZAMLAR GERİ ÇEKİLİYOR’’…
Bakalım, hangi akşamın mehtabında yankılanacak bu manşet, göreceğiz… Bekliyoruz.