EDEBÄ°YAT
Gitsem mi gitmesem mi? Kalsam mı kalmasam mı? Belki de belediye kaldırım taÅŸlarını deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Eskinin iki yanı açık sığıntı durağı yerine akıllı durak dikmiÅŸtir. Büyüyen aÄŸaçların gölgesi çimen boyunca semirmiÅŸtir. Tam dilini çözecekken kuÅŸların, göçmen yurdundan kuÅŸlara yeni bir lisan, yeniden hal gelmiÅŸtir…
Hana girdiÄŸinde salgının iÅŸ hayatını usulca etkilediÄŸini, maskeli telaÅŸlı esnafın ne yapacağını bilmeyen ürkek halini görünce daha iyi anladı. Asansörle yukarı çıkarken büroda kendisini nasıl bir tablonun beklediÄŸini merak ediyordu...
Abdalın bir gözünde yaÅŸ diÄŸerinde tebessüm parıldar. Gurbetin ağır yükünü yüreÄŸinde hisseder. Bir yandan itinayla yürür dünya yolunu, diÄŸer yanda ise pır pır çırpan yüreÄŸiyle rüzgarı kucaklar...
Son bahardı. Mevsim deveran ederken hafif soÄŸuk rüzgârlar vardı. Cebinden çıkarıp elini saatini arardın. Yaşı yaşın kadardı. Akrebi, yelkovanı, dertsiz başı güneÅŸle doÄŸar ayla batardı. Soluk kahverengi kemeriyle koluna baÄŸlar, yuvarlak camının ardından vaktin haline bakardın...
Ardına kadar açıldı kapı. Dışarıdan içeriye iskarpin kokusu girdi. Ellerinde hışır hışır poÅŸet sesi, sabah sekiz akÅŸam beÅŸ çalışan emekçinin geldiÄŸini haber veriyordu...