top of page
tek_basina_bir_ummet2-702x336.jpg

ALLAH’IN FÄ°Ä°LLERÄ°NDE HÄ°KMET ARAMANIN  Ä°MKAN VE SINIRLARI ÜZERÄ°NE

Allah’ın fiillerinde hikmet aramak deyince

karşımıza ‘hikmetinden suâl olunmaz’ ve ‘fiilleri hikmetten arındırmak’ ÅŸeklinde farklı yönelime sahip iki yargı çıkmaktadır. ‘Ä°llet’in (sebep) Allah’ı fiillerinde bir gerekçeye mecbur etme anlamıyla ele alınması ve illeti teselsüle yol açma riskinden dolayı ilahi fiiller baÄŸlamında düÅŸünmenin sakıncalığı bakımından hikmet konusuna dahil edilmemesi gerektiÄŸi ifade edilmiÅŸtir. DiÄŸer açıdan ise illetin ‘fiili yapmaya sevk eden gerekçe’ ÅŸeklinde yorumlanırken ‘baÄŸlayıcı ve zorunlu sebep’ olarak düÅŸünülmesinin yanıltıcı ve zorlama bir yorum olduÄŸu Kâdî Abdulcebbar tarafından dile getirilmiÅŸtir.

​

Ä°mam Maturidi hikmeti ‘’adl’ın karşılığı olarak ‘her ÅŸeyi yerli yerine koyma, tam uygunluk (isabet) ÅŸeklinde tarif etmekte, Pezdevi ise hikmetin karşıtı olan ‘sefeh’i‘’hikmetten hâli olan ÅŸey’’ diye açıklamaktadır. EÅŸ’arilerdenÄ°bnFürek’e göre ise (fiilde) hikmet ‘’fiilin fâilinin amacına uygun olarak gerçekleÅŸmesi’’, sefeh ise ‘’bunun aksine vuku bulmasıdır’’. Ayrıca menfaat ve zarar açısından hikmet ‘’bizzat yapana ve bir baÅŸkasına faydası dokunan’’, sefeh ise ‘herhangi bir fayda saÄŸlamayan iÅŸ’’ manalarıyla karşılanmaktadır.

​

EÅŸ’arilere göre Allah’ın fiilleri bir hikmet ile muallel olmadığı gibi, bir sebebe de baÄŸlı deÄŸildir. Allah yaptıklarından sorumlu tutulamayacağı için fiillerini herhangi bir sebepten dolayı yapmaz.EÅŸ’arilerin bu görüÅŸü ‘Allah’ın fiillerinde hikmet bulunmadığı’ ÅŸeklinde anlaşılmamalı, fillerinde hikmetin bulunmasının ‘zorunlu olmadığı’ ÅŸeklinde anlaşılmalıdır. Maturidilere göre ise Allah’ın fiilleri bir hikmet ile muallel olup bir sebebe de dayanmaktadır. Sebepsizlik ve hikmetsizlik, abes bir iÅŸtir; Allah ise abes (sefeh) bir iÅŸ yapmaz ve fiilleri hikmeti gereÄŸidir.Maturidilerin bu görüÅŸü de ‘Allah’ın fiillerinin zaruretle meydana gelmesi deÄŸil, hikmeti gereÄŸi meydana geliÅŸi ÅŸeklinde anlaşılmalıdır.

​

Kuran-ı Kerim’de ayetler, ayetlerin yer aldığı pasajlar (baÄŸlam) ve tevhid, nübüvvet, mead ÅŸeklindeki konu bütünlüÄŸü dikkate alındığı zaman görürüz ki Allah (c.c.) alemi yaratmış, yaratmakla kalmamış ve onu en güzel surette düzenlemiÅŸ, hatta yarattığı alemi (her ÅŸeyi) ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren, gözeten (el-Kayyûm) olduÄŸunu beyan etmiÅŸtir. Allah, insan ve evren ekseninde tebarüz eden hitâb-mesaj dizgesi bir hikmete mebni olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüce yaratıcının her iÅŸinde hikmetli (el-Hakim) oluÅŸu, emirleri ve yasaklarının insani maslahatı (yararı) gözetmesi (makâsidu’ÅŸ-ÅŸeria), kıssalarda yaratıcının hikmetinden uzaklaÅŸan ve arayan toplumların hatırlatılması ve saymakla bitiremeyeceÄŸimiz nice detay bütünüyle, bizlere ibret almamız için, yaratıcının iÅŸindeki hikmeti (tam uygunluÄŸu, isabeti) görmemiz için anlatılmaktadır.

​

Bu kadar bedihi bir duruma raÄŸmen nötr noktasında etkisiz ve tepkisiz kalabilmek ise gerçekten ÅŸaşırtıcıdır. Bize yaratıcıyı hatırlatmayan, hatırlatmadığı için unutturan her ÅŸeyin yaÅŸantımızı çepeçevre kuÅŸatması (dünyevileÅŸme) ise kelimenin tam anlamıyla ‘anormal’ bir durumdur. EÅŸ’arilerin fikrinden türeyen ‘’Allah’ın hikmetinden sual olunmaz’’ kanaati iman/itikad baÄŸlamında sınırlarını koruyorken biz buradan edilgen bir tutum üretip açık-seçik delilleri/yaratıcının iÅŸlerindeki hikmetin görüngüsünü de ‘’suâl olunmaz’’ yargısına dahil ettik.

​

Büyük Selçuklu Devlet’inden bu yana coÄŸrafyanın eÄŸitim kurumlarında/medreselerde EÅŸ’ari geleneÄŸin hakim oluÅŸu ve siyaset geleneÄŸimizin genellikle bu öÄŸretiyi dikkate alarak din-devlet iliÅŸkilerini tesis etmesi, kanaatimizce Ä°slam düÅŸüncesinin geniÅŸ yelpazede geliÅŸmesini duraksatmıştır. EÅŸ’arilik söz konusu olduÄŸunda Ehl-i Sünnet düÅŸüncesini Maturidilikten bağımsız ÅŸekilde ele almak hemen hemen imkansızdır. Kaldı ki yerellik ve evrensellik yasalarının gereÄŸi Maturidilik düÅŸüncesini bu topraklarda atıl bırakmak Türk-Ä°slam kültürünü anlamamıza ve geliÅŸtirmemize de mani olacaktır. Bu konuda ise Ä°mam Maturidi:’’Duyulur alemde hikmet çerçevesinin dışına çıkmaya sebep teÅŸkil eden ve kiÅŸiyi buna sevk eden ÅŸey onun bilgisizliÄŸi veya ihtiyacıdır, bunların ikisi de Allah’tan uzak olan ÅŸeylerdir’’ (Kitabu-t-Tevhid, s.346) derken itikadda imamımızı dinleseydik belkide yüzümüz hikmete daha çok dönük olacaktı.

Yaratıcıya ve yaratmasına hayret/hayranlık duymayan birey gerek dini gerekse insani anlamda sorumluluklarına karşı edilgen kalır. Kur’an’ın lübb (vicdanla temyiz edilmiÅŸ akıl/muhatab/anlam) dediÄŸi ÅŸeyin olmadığı yerde duyularımıza ve ruhumuza hitâb eden ÅŸey, konunun öznesine (yaratıcıya) karşı nasıl hayranlık uyandırabilir?! Yaratıcının fiillerinde sefehin/abesliÄŸin olması muhaldir. Duyulur alemde yaratıcının iÅŸlerini hikmetten (isabet ve güzellikten) hâli görmek de aynı ÅŸekilde abestir. Bütün güç ve kuvvet Allah’a aittir.

Email 

PaylaÅŸ

bottom of page