top of page
1608528326658-un.jpg

BUNALIM ÇAÄžINDA DÄ°NDAR OLMAK

BUNALIM ÇAÄžINDA DÄ°NDAR OLMAK

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

Nietzsche kadar olmasa da yaÅŸadığımız çağın ve toplumun  temel sorunlarına eÄŸilebiliriz belki. 17.y.y.Avrupası’nda yankılanan ‘’Tanrı öldü!’’ sözü hafızalardan silinmese de kör vicdanlı kapital düzene yeterince etki edememiÅŸ olsa gerek, yerküre hala dünyevileÅŸmenin esareti altında. Sadece Avrupa’yı/Batı’yı deÄŸil tüm dünyayı kasıp kavuran bir savrulmanın içindeyiz. Evrensel bir yükseliÅŸle tanrılaÅŸan kartel sermaye din, dil, ırk, renk vs. ayrımı gözetmeden her yere sızmış durumda. Fransız Ä°htilali ve Sanayi Devrimiyle akılcı ve endüstriyel bir dönüÅŸüm geçiren dünyanın önceki yüzyıllarda olduÄŸu gibi ‘medeniyetsel’ rüyaları, hayalleri, hedefleri yok. Pramidin en tepesinde dönen dolaplara aklımız, fikrimiz, gücümüz hiç ermiyor.

​

Geçici huzur ve sorunsal döngü karşısında ‘ne yapacağını bilemeyen’, yenilmemiÅŸ ama yılmış ve bunalmış kitlelerin her gün yeni bir arayış/kurtuluÅŸ çabasına düÅŸmesini  ‘nihilizmin ayak sesleri’ diye çerçevelendirsek yanlış olmaz umarım. Zira toplumsal tecrübe gösteriyor ki insan, bireysel ve sosyal ödevlerini yerine getirirken tıkandığı yerde de facto bir uptadeye/güncellemeye ihtiyaç duyar ve nesnellik iddiası taşıdığı kadar aynı zamanda öznel mahiyetli bir ‘öze dönüÅŸ’ çaÄŸrısı yapar. Mevcut/reel sorunların çözümü için derde deva olacak imgelerin, söylevlerin ve eylemlerin aslına, kaynağına, diÄŸer bir deyiÅŸle arketipine baÅŸvurma kanaati hakim olur. Söz konusu ‘öze dönüÅŸ’ çaÄŸrıları müsbet bir niyetle yola koyulsa da tenkid ve tutarlılık tekliflerinden azade deÄŸildir. Zira bir ÅŸeyin aslına dönüÅŸ, dönüÅŸümün zaman, mekan ve imkanlarını temin etmede yahut realiteye intibakını saÄŸlamada hem ikna olmuÅŸ kamuoyuna hem de yazınsal/kültürel birikimi baÅŸarıyla aktaracak bilgi ve düÅŸünsel tecrübeyi kullanma bakımından zaruriliklerle mükelleftir. Hal o ki bu da öncelikle süreç iÅŸidir. Nasıl ki çözülme ve çöküÅŸ bir çırpıda tezahür eden bir durum deÄŸilse aynı ÅŸekilde yapılanma ve inÅŸa da bir anda meydana gelebilecek bir ÅŸey deÄŸildir. Bu süreçte insan/birey aciliyet duygusunu yaÅŸarken aynı zamanda çözülmenin ruhta bıraktığı hantallığı da aÅŸmakta zorlanır. Biz bu yazımızda sorunlar karşısında ‘ne yapacağını bilemeyen birey’ modelini duyarsızlaÅŸtıran/uyuÅŸturan saikleri psikolojik, sosyolojik ve psikanalitik açıdan tedkik edeceÄŸiz. Beraberinde duyarlı, dinamik ve etkili olabilme konusunda din ve dindarlığın katkısını ölçmeye çalışacağız.

​

KüreselleÅŸme, Din ve Dindarlık

​

-Dünya ve ahiret mutluluÄŸunu arayan dindar bireyin motivasyonunu bozan küresel etkileri aÅŸmada küreselleÅŸme bir araç olarak iÅŸlev görebilir mi?-

​

KüreselleÅŸme, insanla ilgili olan ne varsa (teknoloji, ekonomi, siyaset, hukuk, sanat vd.) tarifine giren geniÅŸ yelpazeli bir süreçtir. Yayılmacıdır. GeleceÄŸi daha güzel ve yaÅŸanılır kılma, insan hakları, çeÅŸitli özgürlükler, yerel baskı ve sömürge yapılarından kurtulma gibi evrensel ve iyi maksatlı olsa da bütün dünyayı insanlık adına ÅŸekillendirme arzusu kendi açısından ve çıkarlarından hareketle[1] olduÄŸu için bütünlük ve tutarlılık bakımından tartışmaya açıktır. Her ne kadar menÅŸei ABD olsa da küreselleÅŸmenin farklı tipolojileriyle karşılaşılmamış fakat farklı toplum ve kültürlerde uygulama alan ve biçimleri deÄŸiÅŸkenlik göstermiÅŸtir. Yeri gelmiÅŸken ifade edelim ki tarihte dinler, toplumlar ve  kültürler mevcut hacmini ve potansiyelini aÅŸma, evrensel bir etki bırakma, tüm dünyada hakim olma gibi bir hedefi her zaman gerekli görmüÅŸlerdir. Dışa dönük ÅŸekilde geliÅŸtiÄŸi için dinlerin evrensellik gayesiyle küreselleÅŸme birbirine benzemekte fakat düÅŸünsel kodları bakımından birbirinden çok farklıdır. Aynı zamanda küreselleÅŸme dinle gereksinim açısından iliÅŸki kurabilmekte fakat küreselleÅŸme dinin evrenselleÅŸme ihtiyacını yeterince karşılayamamaktadır. Dolayısıyla din ve dindarlık tarafında ‘küreselleÅŸme karşıtlığı’ tezahür etmektedir. Öyle ki Batı dünyasında bile bu nevi karşıtlığın izlerini görmek mümkündür. 1907 yılında Papa X.Pius’un, küreselleÅŸme sürecinin en önemli enstrümanlarındanmoderniteyi dinin bizzat kökünü kesen bir baltaya benzetmesi[2] mevzu bahis karşıtlığa verilebilecek örneklerden sadece biridir.

KüreselleÅŸme ilkelerini dünya/reel yaÅŸam ekseninde belirlerken, dinin ortaya koyduÄŸu ilkelerde dünyaya ek olarak ahiret vurgusu da vardır. Özelde Ä°slam dini, dünya ve ahiret dengesini gözeterek inananlara hitap etmeyi prensip edinmiÅŸtir.

​

KüreselleÅŸmede kültürler arası geçiÅŸ zorunluluktur. Çünkü kendi kültür terkibini, dünya görüÅŸünü geliÅŸtirebilmek için dışa dönük iliÅŸkilere açık olmak icap eder. Gerek iyilik ve erdem adına gerekse de kâr-zarar refleksiyle varılan bir kanaat, düÅŸünce ya da bir unsur doÄŸup geliÅŸtiÄŸi kültürün sınırlarını aÅŸmalıdır ki iyi bir temsile yahut faydaya matuf olsun.

KüreselleÅŸme siyaset, ekonomi, sanat, edebiyat vs. hayatın her alanına hitap eder. BenimsediÄŸi deÄŸerleri ulusal ya da uluslararası refahı temin etmede medeniyet niÅŸanesi olarak görür. Bu yolda çağın tüm imkan ve gereksinimlerini kullanarak projeler geliÅŸtirir, gündem oluÅŸturur, algıları yönetir, belirleyici ve hakimdir.

​

Aynı zamanda küreselleÅŸme:

​

  • Özneldir. DoÄŸup geliÅŸtiÄŸi kültürün deÄŸer yargılarına, inancına ve maslahatına göredir. Herhangi bir ÅŸey Batı kültürüne uygun deÄŸilse deÄŸiÅŸmelidir/deÄŸiÅŸmek zorundadır. Devletlerin yönetim ÅŸekilleri, iktisadi planlarından toplumsal iliÅŸkilerde bireylerin davranış biçimlerine kadar her ÅŸeyde Batı’ya görelilik aranır. Bu anlamda Batı kültürü her zaman diÄŸer kültür ve medeniyetlerden bir adım öndedir, genel kabuldür.

  • Pragmatisttir. Din ve toplumlarla kurulan iliÅŸkilerde küresel intibak için fedakarlık aranır. Ä°nancından, deÄŸerler sisteminden, erdemlerinden , alışkanlıklarından (örf-ü adet) feragat edebilmek, Batı’daki kabulüyle ‘özgürlüÄŸün’ önündeki engelleri ve tabuları yıkabilmek küresel refahın saÄŸlanması için elzemdir. Hıristiyan vatandaÅŸlar inançlarını özgürce yaÅŸayabilirken AB’ne katılacak Müslüman bir ülkeden ‘namaz’ gibi yapı taşı bir ibadet ÅŸeklinden vazgeçmeleri bile beklenir: her ÅŸey küreselleÅŸme, uluslararası refah için.

  • Tutarsızdır. Uluslararası mutabakat ve evrensel refahı savunurken ‘Savunma Sanayii’ adı altında geliÅŸtirilen silah sektörünü terörizm döngüsüne sunar, ÅŸehirleri ve medeniyetleri yerle bir eden çatışma ve savaÅŸların kovuÅŸturuculuÄŸunu yapar, sonra da ‘bölgeye barış getirme’ vaatleriyle bölgeye yerleÅŸerek ÅŸehrin ve toplumun kültürel kodlarını deÄŸiÅŸtirme teÅŸebbüsünde bulunur: her ÅŸey küreselleÅŸme, uluslararası refah için.

 

Burada temel soru ya da sorun ÅŸudur: Mihmandârı olarak Batı’yı bildiÄŸimiz küreselleÅŸme tecrübesi acaba baÅŸka bir yerellik ve baÄŸlamda daha farklı mı tezahür edecek? Yoksa aynı saçmalığı (kendine göre’liÄŸi) zirveye oynayan medeniyet ve kültürler de mi yapacaktır? Benim tezim de tercihim de iÅŸte bu üçüncü seçenek üzere kuruludur. Üçüncü seçenek nedir?:

​

  1. Evrensel olan her ÅŸey yerellikten bağımsız deÄŸildir. EvrenselliÄŸin geleceÄŸi yerkürenin geleceÄŸidir. KüreselleÅŸmenin belli bir kültürle sınırlandırılması, yerelliÄŸin de sınırlandırılması anlamına gelir. Oysaki yerellik, tüm dünya milletlerini ve insanlığı ilgilendiren geniÅŸ yelpazeli bir durumdur. Dinsellik de dahil küreselleÅŸme ayrıcalıklı bir pozisyonda bırakılamaz. Dinlerin evrensel mesajı içinde öncelikle ‘imanda zorlama’ diye bir ÅŸey yoktur. Farklı dinler ve müntesiplerle toplumsal oydaşım üzere kurulu mutabakat tecrübesi esastır. Dinlerin ve milletlerin ‘baskın’ nitelikte küreselleÅŸme sürecine dahil olmaları, bizi bugünden daha ileriye götürmeye yetmeyecektir. KüreselleÅŸme çatışma, savaÅŸ ve korku tiranlığına neden olan tüm öncüllerinden arındırılmak mecburiyetindedir.

  2. KüreselleÅŸme insanlığın kaderini belirleme giriÅŸimidir. Bunu dinler de milletler de onaylamaktadır. Ancak Tanrı’nın insanı özgür bıraktığı alanda ‘özgürlük’ üzerine Tanrı’dan bağımsız teoriler geliÅŸtirmek, küreselleÅŸmeyi dünyanın sonunu getiren büyük bir bomba konumuna getirir. KüreselleÅŸme süreci, kendini dev aynasında Tanrı olarak görecek yanılsamalardan da arındırılmalıdır. Keza kibir, riyâ, ihtiras ile kendini yeterli görme yerküreyi var eden yaratıcıya isyan anlamına geleceÄŸi gibi –Tanrı’nın varlığına inanmayanlar için de- yerkürenin sonunu getirecek, tüm doÄŸal-yapay kaynaklarımızı kontrolsüz ÅŸekilde tüketecek ÅŸekilde bir savrulmaya neden olacaktır.

  3. KüreselleÅŸme hukuk nosyonunu belirlerken dayatmacı bir tutum sergilemeyecek,  farklı toplum tecrübelerinde beliren hukuk anlayışlarını tek tipleÅŸtirme gayesi gütmeyecektir. Medeni hukukla dinler hukukunu çatıştıran farklılıklar, toplumsal realiteden dolayıdır. Hukuki-fiili yasama ayrımına giderek uluslararası planda herkesin mutabık olduÄŸu ilkeler tespit edilecek, yerellik arz eden ilkeler milletlerin tasarrufuna bırakılacak, böylece ‘uluslararası mutabakatlar’ın iç meselelerde toplumsal talebi gölgelemesinin de önüne geçilecektir.

  4. KüreselleÅŸme saÄŸlık mefhumuna ‘sektör’ gözüyle bakmaktan vazgeçip tıp ilminde ihtisası ve bilimsel birikimi ‘millilik’ gibi heyecanlardan uzak tutarak tüm dünyayla paylaÅŸma erdemini göstermelidir. Aynı ÅŸekilde tıbbi birikimi iktisadi ve ekonomik geliÅŸme için bir kaynak ve saÄŸlık hizmetlerini yüksek kâr aracı olarak görme ayıbından insanlık adına vazgeçmelidir. Biz DoÄŸu milletleri olarak Hümanizma’yıtenkid etsek de görmeden edemeyiz ki din, hukuk ve tıp gibi insanlık gerçeÄŸini ilgilendiren temelkonularda Hümanizma’nın bile yumuÅŸak bir karnı vardır.

  5. Dünyada onca savaÅŸ, istila, sömürü ve yaÄŸma devam ederken dünya milletleri küreselleÅŸmenin ekonomi-siyaset ayağında ortaya çıkan sorumsuzluk ve zulümlere küresel planda müdahale edebilmelidir. Pazarın hakimi müÅŸteridir. Ticarette ve siyasette insanlık onurunu koruyacak direniÅŸ ve temsiller geliÅŸtirmek için insanlığı bunalıma sürükleyen psikolojik-sosyolojik açmazlarımızdan kurtulmak için çağın ‘insanlık çağı’ olduÄŸu gerçeÄŸi yolunda hep birlikte farkındalık oluÅŸturup çalışmamız gerekmektedir.

  6. Ä°ktisadi gücü yüksek ekonomilerin tüketim kültürü yoluyla sömürdüÄŸü üçüncü dünya milletlerine/kaynağına üretim konusunda geliÅŸmeleri için engel deÄŸil destek olmaları, dünyanın her yerinde insan-zihin gücünden yararlanarak ve geri kalmışlığı bitirerek ‘yeryüzü cenneti’ne yatırım yapılmalıdır. Asya’dan Afrika’ya, Avustralya’dan Antartika’ya dünyanın her yerinde doÄŸal yaÅŸamı modern teknolojiyle buluÅŸturarak ÅŸehirler inÅŸa etmeli, kültürlerarası geçiÅŸlilik ve iliÅŸkileri ÅŸeffaflaÅŸtırarak küresel kalkınma yolunda adım atılmalıdır.

  7. Dinler ve dindarlarla iliÅŸkide eklektik bir tutumdan hareketle çatışma ve tefrika güdüsünden beslenerek teoloji üreten yönelimleri, dinlerin toplumsal oydaşım ve hukuki iliÅŸkiler teklifine yeniden getirerek, her dinin ve inancın kendi mecraında insanlık ve iyilik namına icraata dönmesi konusunda ikna edilmelidir.

  8. Bilim ve felsefede insancılık yerine insanilik, akılcılık yerine aklilik, dincilik yerine dinsellik vb. prensip edinilmeli, siyaset, edebiyat, sanat, teknoloji vs. hayata dair her alanda sorunların çözümü ve geliÅŸim adına düÅŸünsel yetisi, algı ve kavrayış düzeyi yüksek bireyler yetiÅŸtirecek eÄŸitim ve öÄŸretim kalkınması planlanmalıdır.

 

KüreselleÅŸmenin en önemli araçlarından biri olan modernizmi, postmodernizmi, bu akımların tebarüz ettiÄŸi dönemler itibariyle yapısalcı ve iÅŸlevselci kuramların katkısını, daha özelde popüler kültür ve dönüÅŸüm-deÄŸiÅŸim reflekslerini irdelerken –sonuçları mesabesinde- dinin ‘sekülerleÅŸme ve dünyevileÅŸme’ açısından küreselleÅŸmeye bakışını, çatışma ve uzlaÅŸma noktalarını tespit etmeye, mevcut tespitleri gözden geçirerek yeni bir perspektif arayışında bulunmaya çalışacağız. Böylelikle bunalım çağından insanlık çağına geçiÅŸin yollarını arayacak, ‘küreselleÅŸmenin yeni yorumu’nu temellendirmeye çalışacağız.Tabiki bir sonraki yazımızda. HoÅŸça, saÄŸlıkla kalın efendim.

 

[1] Niyazi-Akyüz-Ä°hsan ÇapçıoÄŸlu, Ana BaÅŸlıklarıyla Din Sosyolojisi, Ankara 2011, s.349.

[2]s.351.

bottom of page