top of page
söyleşiyorum_edited_edited.jpg

SÖYLEŞİ &YORUM

Bünyamin: Evet hocam nasılsın?

Emre: Bırak ÅŸimdi hocamı. Åžükürler olsun. Ä°yiden hallice derler. Refah içinde buhran devÅŸiriyorum. Depolitize anlamda tabi. VaroluÅŸsal kaygı can simidim.

 

Bünyamin: Malum Ramazan ayı. Pandemi kısıtlamalarından sonra toplu ibadet imkanı açısından ilkleri de yaşıyoruz. Ä°lk teravih mesela. DeÄŸiÅŸen atmosferde Ramazan ayını deÄŸerlendirme konusundaki fikrin nedir?

 

Emre: Öncelikle söyleÅŸinin imkan ve sınırlarını belirleyelim. Dindarlık ve dindarlığın sosyo-psikolojisi çevreninde konuÅŸalım. Asım babayı da hayırla yâd edelim. Alt baÅŸlıklar kendi dizinini spontane ÅŸekilde kuracaktır.

 

Bünyamin: Dindarlıkla ilgili iÅŸlevsel bir sosyoloji ve bu sosyolojiyi istatize eden bir literatür var. Dindarlık ve istatistik bize ne söylüyor?

 

Emre: Din sosyolojisi nev-i ÅŸahsına münhasır bir alan olarak toplumsalın istatistiÄŸini de çalışıyor elbette. Bununla birlikte bu istatistiÄŸi disiplinler arası bir formülasyonda inceleme deneyimi de var. Bahsi geçen disiplinlerin yapısı, karakteri ve ivmesi nedeniyle daha bilimsel sonuçlara ulaşılacağı yadsınamaz. Toplum deÄŸiÅŸime ve dönüÅŸüme açık, hareketli bir alan. Hal böyle olunca din sosyolojisinin ulaÅŸamadığı yorum imkanına disiplinler arası diye tabir edilen çok faktörlü bir inceleme olanağıyla ulaÅŸabilirsiniz. Bu da günümüzde özellikle medya okur-yazarlığıyla ortaya çıkan aktüalitenin hem saÄŸlam anlam-yorum temeline dayanması hem de güncele yönelik müspet bir anlam periferisi sunması açısından önemli bence. Bundan dolayı da var olan istatistiklerin geriden geliyor olmasına yönelik eleÅŸtirilere cevap verebiliyorsunuz. Neden üzerinde duruyoruz bu bahsin? Çünkü toplumsalın anlaşılması ve yorumlanmasında bilimsel istatistik ve ÅŸifahi istatistik aynı doÄŸrultuda seyir etmiyor. Onca araÅŸtırma, anket, soruÅŸturma, inceleme neden yapılıyor? YaÅŸamı mantıklı, tutarlı, tabii ve tümel faydaya dönük bir realite üzerine kurmak için. Aynı yaÅŸamı ÅŸifahi istatistiÄŸe dayalı algıların domine ettiÄŸini düÅŸünün; kendinizi farklı bir realite hakkında konuÅŸuyorken bulursunuz. Anlam orjinallik, otantiklik ve kapsayıcılık dengesi üzerine kuruluyor. Hal böyle olunca bireyseli ve sosyali yorumlarken anlam merkezli bir saÄŸlama yapmak durumundasınız. Yani yaptığınız yorumun da orjinalliÄŸe, otantikliÄŸe ve kapsayıcılığa sahip olması lazım.

 

Bünyamin: Åžifahi istatistikten kastın nedir?

 

Emre: Kısaca belirli bir baÄŸlama sahip durum bilgisi. Olay ve olgu diyalektiÄŸi de var fakat bilimsele göre daha az çalışılmış, hakkında düÅŸünülmekte olan ve henüz sonuçlanmamış bir yorum süreci. Mesela cami sosyolojisinden popüler bir yorum:’’insanlar camiye gelmiyor, cemaat sayısı az’’ gibi. Söz gelimi bu yoruma bilgi, araÅŸtırma ve inceleme araç gereçleriyle çalışır ve bilimsel bir istatistik çıkarırsın. Ancak günceli hiçbir zaman yakalayamazsın. Yakalamaya çalışmak dindarlığı sadece cemaat sayısına göre çözümlemek gibi sathi, menfi ve bilimsel olmayan bir ameliye olur. Alt kültür dolayımından ÅŸöyle bir soru daha realist mesela: ‘’Cami nedir?’’ Bu soruyu sorduÄŸunuzda dindarlığın kafa sayısıyla ölçülemeyecek derecede derinlikli bir mevzu olduÄŸunu keÅŸfeder, kültürün dayandığı medeniyet kodlarıyla daha orijinal iliÅŸki kurabilirsin. Yüce Allah’ın ‘’Mescidler yalnız Allah’ındır’’ (Cin 29/18) ilahi hitabı ve Hz.Peygamber (s.a.v.)’in ‘’Yeryüzü benim için mescid ve temiz kılındı’’ (Buhari, Teyemmüm, 1) kutlu sözüyle makes bulan medeni ve ahlaki kalkınmanın nasıl yüksek bir mefkureye dayandığını ve inananları bu yönde motive ettiÄŸini keÅŸfettiÄŸinde istatistikle olan iliÅŸkini yeniden gözden geçirirsin.

 

Bünyamin: Konu derinleÅŸtikçe sorular da artıyor. Cami sosyolojisi dedin. Orada tezahür eden spesifik ve popüler yorumların dayandığı kültür kodlarını açsan biraz…

 

Emre: Kanaatimce bahsi geçen spesifik ve popüler yorumlar, Kur’an-ı Kerim’de geçen ‘’karz-ı hasen’’ (Bakara 2/245) ve farklı açılımlarıyla ‘’ticaret’’ ÅŸeklindeki iki kodun toplumsala girdikçe baÄŸlamı dışında yorumlanmasından türüyor. Kültürümüzde camiyi ticarethane, cemaati de müÅŸteri olarak yorumlayan güncel bir söylem var. Amacı ise camilerde kiÅŸisi sayısını istatistik olarak artırmak. Haklı fakat bir o kadar da duygusal ve romantik bir söylem bu. Geçerli bir gerekçeye dayanmak ne kadar önemli ise gerekçenin saÄŸlam bir temele dayanması daha da önemli. Ä°puçlarını da açacağım fakat yorumu anlam kökünden hareketle çözümleyelim. Öncelikle cami ticarethane deÄŸil ibadethanedir; cemaat de müÅŸteri deÄŸil Allah’ın kullarıdır. Konuyla ilgili bahsi geçen ayetlerin kurduÄŸu temsili dilin ve ilk anlamın maksadına uzak bir mesafedeki katmanı ele alalım devamında. Böylelikle kültüre derc olmuÅŸ kalıp düÅŸünce ve duyguların sahihini sakiminden ayıralım. Sonra metinle intibak kuralım. Zira adı geçen güncel söylem ticariliÄŸi metindeki temsili dile ve ilk anlama raÄŸmen tercih ederek toplumsal hafızada yerini alıyor.

 

Bünyamin: Ticaretin güncel anlamını daha çok realize etmenin nedenleri arasında cami sosyolojisini inÅŸa eden bireylerin sosyal statü, rol ve kültür kalıpları sayılabilir mi?

 

Emre: Hatta en etkili nedendir diyebiliriz. Cami sosyolojisinin inÅŸası da kritik bir tabir. Genel ve özel ÅŸeklinde gruplandırabiliriz. Genel grup totali ihtiva eder; beÅŸ vakit namaz kılan da sadece Cuma namazı kılan da bu grupta yer alır. Özel grup ise yapı-inÅŸaatından tutun bakım-onarıma deÄŸin müdavim-çekirdek kadrodur. Hayırsever iÅŸ adamları, esnaflar ve dernek kurulu üyeleri çekirdek kadroyu oluÅŸturur. Genel veya özel herkes deÄŸerlidir ve hayırsever insanlar bu deÄŸeri ‘’sıddîklarla birlikte’’ anılmaktan alırlar. O yüzden tikel bir eleÅŸtiri yaptığım zannedilmesin. Teorik düzlemde konuÅŸuyoruz. DiÄŸer yandan kamu kurumlarında veya özel sektörde profesyonelleÅŸme revaçta. Yapılan iÅŸte niteliÄŸi yakalamak için artık herkes her yerde uzmanlığı artı deÄŸer olarak konumlandırıyor. Bunun için hizmet içi eÄŸitimler, seminer, konferans, toplantı, kurs, atölye ve sertifika alt yapısı saÄŸlanıyor. Özetle dünya dönüyor. Koca dünya dönerken dernekler kanunu ile ilgili düzenleme yapmanın zamanı artık geldi ve geçiyor. Hem sivil toplum çalışması yapmak isteyen derneklerin hem de cami derneklerinin belirli bir eÄŸitim, öÄŸretim ve oryantasyon programına tabi tutularak her üyenin yetiÅŸtirilmesi gerekiyor. Devlet terbiyesi, kamu hukuku, vatandaÅŸlık ahlakı, kanuni duyarlılık, bilgi ve kültür seviyesi kazanmayı saÄŸlayacak formasyona devletin öncülük, hakemlik ve rehberlik etmesi zaruret arz ediyor.

 

 Konuya dönecek olursam, katılımcıların yaÅŸam tecrübesi, meslek grupları, sosyal statüleri elbette cami sosyolojisini etkiliyor. Kanaatimce ticariliÄŸin dayandığı nokta da burası: çekirdek kadronun kiÅŸisel yaÅŸam deneyimlerini cami sosyolojisinde benzeÅŸtiriyor veya özdeÅŸ kılıyor olmaları. BenzeÅŸtirmede problem yok. Biraz önce dediÄŸim gibi bahiste, Kur’an-ı Kerim de ilk anlamı temsili bir dille kuruyor. Problem, kiÅŸisel yaÅŸam deneyimini cami sosyolojisiyle özdeÅŸ kılmak. Buradaki duygu ve düÅŸünce kalıplarını çözümler ve kurarken kiÅŸisel yaÅŸam deneyiminin ağır basması. Esasında Ä°slam kültüründe cami sosyolojisi ve kiÅŸisel yaÅŸam deneyimi arasında herhangi bir ayrım da teklif edilmiyor. Fakat kültürün inancı, inanca dayalı duygu ve düÅŸünce kalıplarını belirlediÄŸi tersine bir okuma yaptığında söylem ayrıksı bir düzlemde ortaya çıkıyor. Cami sosyolojisinin böyle algılanmasındaki diÄŸer bir faktör de ülkemizde din hizmetlerinin hizmet sektörü kapsamında iÅŸlev görüyor olmasıdır. Her ne kadar kanunda sistem kurulu olsa da toplumda hizmet sektörüne yönelik ‘’müÅŸteri her zaman haklıdır’’ anlayışı ağır basabiliyor. Elbette bütün vatandaÅŸların kamu hizmetlerinden yararlanmaya hakları var. Ancak kamuyu bir deÄŸer olarak ele aldığımızda kanunların fertler arasında adalete dayalı toplumsal bir sözleÅŸme olduÄŸu gerçeÄŸini ıskalama veya göz ardı etme gibi bir lüksümüz yok. Hem hizmetin iÅŸlevselliÄŸi hem de denetim açısından iki taraflı bir iliÅŸki hakkında konuÅŸurken iÅŸlevselliÄŸi ve denetimi sadece bir tarafla sınırlamak toplumsal hafızada hukuk nosyonunu geliÅŸtirmeyecektir. Din Hizmetlerinin ‘’örfi’’ deÄŸerini de dikkate aldığımızda ‘’müÅŸteri her zaman haklıdır’’ anlayışını yeniden gözden geçirmek gerekir. Dindarlık söz konusu olduÄŸunda müÅŸteri deÄŸil ‘’Allah ve Peygamber her koÅŸulda haklıdır’’ anlayışı hakim olması gerekir.  Zira Din Hizmetlerinin gerçekleÅŸtiÄŸi kamu alan/ları, vatandaÅŸların sosyal yaÅŸamda edindikleri bütün sosyal statü, rol ve prestijlerin sıfırlandığı, yani herkesin aynı safta, eÅŸit ÅŸekilde omuz omuza bir araya geldiÄŸi özgün bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Hal böyle olunca vatandaÅŸların takvaya binaen Allahu Teala nezdinde kazanacağı ulvi prestiji cami sosyolojisinde ortaya çıkan bireysel ve kurumsal iliÅŸkilerde avantaja dönüÅŸtürerek, takvasını haklılık arayışına gerekçe göstermesi; karz-ı hasen’i realize etmek bir yana maksadı aÅŸan bir dönüÅŸüme neden olacaktır.

 

Bünyamin: Osmanlı Dönemi’nden tevarüs eden vakıf geleneÄŸinde durum nasıldı?

 

Emre: Vakıf geleneÄŸinin yıldızı Osmanlı Dönemi’nde parladı. Vakıftan bahis açıldığında sadece cami deÄŸil sosyal yardımlaÅŸmanın bütün katmanlarından kervansaraya, çeÅŸmeye varana deÄŸin geniÅŸ bir skaladan bahsederiz. Aynı zamanda dünyada hiçbir toplumda bulunmayan, sadece bize has bir meziyet söz konusu. Vakfiyelere baktığımızda devlet adamlarımızı görüyoruz. Osmanlı toplumunda yüksek bir statüye ve role sahip bireylerin günümüzde halen ışıl ışıl parıldayan eserler armaÄŸan etmesi duygu-durum baÄŸlamı açısından da önemli. Ayrıca ‘’iyilik yap denize at’’ atasözü de dönemle ilgili realize olmuÅŸ bir panaroma da vermektedir. Yüksek statü ve role raÄŸmen benlik duygusunun minimize edildiÄŸi iyiliklerin medeniyet denizine adabınca bırakılması, eserin ve deÄŸerin asırlar boyunca tarihte emin ÅŸekilde yaÅŸamasının en önemli manevi gerekçesi bence. Kural olarak yoldaki bir engeli kaldırmak da dört sütunlu ve dört minareli devasa bir cami inÅŸa etmek de hayata deÄŸer katma kabilinden iltifata tabi bir marifettir. Ancak yoldaki bir engeli kaldırınca yaÅŸanan duygu-durum deneyimiyle dört sütunlu ve dört minareli bir cami inÅŸa edince yaÅŸanan duygu-durum deneyiminin ivmesi farklıdır. Ä°kincisinin toplum nezdinde daha çok reaksiyon alışına söz, hal, tutum ve davranışta vakar, sükunet ve adapla karşılayacak yüksek bir ruh olgunluÄŸunun daha çok eÅŸlik etmesi gerekir. Bu münasebetle Osmanlı Dönemi’nde tebarüz eden tebaa, ayan ve devlet ricalinin uyumuyla geliÅŸip emsal teÅŸkil eden vakıf geleneÄŸinden çıkarmamız gereken çok ders var. Belki benim gözden kaçırdığım, vakanüvistlerin kaydettiÄŸi tikel-olumsuz deneyimler vardır ancak vakıf geleneÄŸine raÄŸmen sosyal bir olguya dönüÅŸmediÄŸi de müsellemdir.

 

Bünyamin: Bu sene Ramazan’da çok güzel geliÅŸmeler vuku buluyor. Ä°stanbul Alibeyköy’deki Hacı Osman Torun Camii imam-hatibi Mahmut EroÄŸlu’nun, çocuklara namazı sevdirmek için hayata geçirdiÄŸi ‘’teravih treni’’ dünyanın gündemine oturdu. Görüntüleri dünyaca ünlü Bella Hadid’in de övgüyle paylaÅŸtığını biliyoruz. Cami sosyolojisinde yaÅŸ grupları bakımından yapılan benzer spesifik ve popüler yorumları merceÄŸe alırsak, cami ve çocuk iliÅŸkisini nasıl anlamalıyız?

 

Emre: Öncelikle Mahmut EroÄŸlu hocadan Allah razı olsun. Rize’de Ekrem Ataseven hocayı da hayırla yâd etmek lazım. Esasında onların ÅŸahsında, camide çocuklara nefes aldıracak nitelikli gayretleriyle Diyanet camiasının gizli kahramanları da unutulmamalı. Mesele o kadar bariz ki. Bundan elli veya yüz sene sonrasına bir deÄŸer bırakmak ve mesaj vermek istediÄŸinizde ne yapmanız gerekir? Cevabı basit: insan yetiÅŸtirmek. YetiÅŸtirdiÄŸiniz bir insan zamanı ve mekanı aÅŸarak –zamanı bir kenara koyalım- zaman ötesine yolculuk yapmanızın garantisidir. YetiÅŸmek üzere olan bu insan, kan bağıyla size evlat olarak da intisap ediyor olabilir. Ancak evrensel bir mefkureyle yakın veya uzak insanlığın, ümmetin ve yaÅŸadığınız toplumun herhangi bir ferdi ise deÄŸer bakımından çarpan etkisi yaratır. Bu faslı çok fazla uzatmadan baÄŸlayayım: çocuklar camide hak ettiÄŸi deÄŸeri fazlasıyla görmeli.

 

Bünyamin: ‘’Hak ettiÄŸi deÄŸer’’i biraz açar mısın?

 

Emre: Cami de park, yol, hastane ve diÄŸer kamu kurumları gibi kamu alanıdır. YaÅŸ grubu farkı olmaksızın, hükümlü-hükümsüz, zengin-fakir ve hatta akıllı-deli herkesin din hizmetlerinden istifade edebileceÄŸi bir kamu alanıdır. Toplumda yetiÅŸkin bireyler herhangi bir hak ihlaline maruz kaldığında duruma itiraz edip hakkını arayabiliyor. Ancak çocuklar için bu durum tabii olarak söz konusu deÄŸil. Camide ses çıkardığı için mobbinge maruz kalan bir çocuÄŸun ‘’siz beni ötekileÅŸtiremezsiniz, ben de herkes gibi bu kamu alanında var olma hakkına hem hukuken hem de vicdanen sahibim’’ diye itiraz ettiÄŸi vaki deÄŸildir. Popüler diyalogları bilen herkes neden mobbing tabirini kullandığımı anlayacaktır. Bu anlamda diyaloglar bile baÅŸlı başına ipucu vermektedir. Mesela çocukların camide ses yaptığından bahsedilmez; gürültü yaptığından bahsedilir. Gerek camilerin iç mimari oranları gerekse de çocuk fizyonomisi gürültü iddiasının vehmî olduÄŸunu göstermektedir. Çocukların camide yaramazlık yaptığı söylenir. Bütün psikolojik çevreniyle yaramazlık ev, cami veya herhangi bir kapalı mekan farkı söz konusu olmadan deÄŸerlendirilmesi gereken bir durumdur. Evde, sokakta veya parkta nispeten olgunlukla karşılanabilen yaramazlık neden camide mobbinge gerekçe sayılmaktadır?  Bu meyanda cami adabına yönelik benimsenen örfün realitesi öne sürülebilir. Ancak bilinmeli ki bu örfü yaÅŸatan Müslüman, ergenlik çağına eriÅŸmiÅŸ ve hatta yetiÅŸkin, akıllı nitelikleri haiz sorumluluk sahibi fertlerdir. Bu nitelikleri haiz olmayan yaÅŸ grubundaki çocuklara sorumluluk sahibi fert muamelesi yaparak mobbinge gerekçelendirmek hem pedagojik deÄŸildir hem de yasal deÄŸildir. Tam da bu noktada çocuk sahibi bireylerin, kamusal yaÅŸamda çocuklarının haklarını korumak adına sivil dayanışma içerisine girmesi teklif edilmelidir. Cami ve çocuk iliÅŸkisini geliÅŸimsel açıdan nitelikli hale getirmek istiyorsak organizasyon, koordinasyon ve iÅŸ birliÄŸi ÅŸart. Maalesef ülkemizde sosyal sorunlara yasal çerçevede çözüm ararken itiraz hakkını kullanmak merkeziyete, otoriteye ve erke baÅŸkaldırı ÅŸeklinde anlaşılabiliyor. ÖtekileÅŸtirilme, baskılanma ve itibarsızlaÅŸtırılmaktan çekinen insanların düÅŸünce ve düÅŸünceyi ifade özgürlüÄŸünü, kanun önünde eÅŸitlik ilkesine dayanarak yasal düzlemde çözüm arayışını frenleyen örtük bir kamuoyu handikapı var. Ä°tirazı tehdit olarak algılamanın, iÅŸ birliÄŸi yapmak veya alternatif üretmek yerine savunma modunu tercih ederek kutuplaÅŸmanın medeniyet ödevlerimizle yüzleÅŸmesi gerekiyor. Tabiri caizse dört köÅŸeli bir masayı herkes kendi yönüne çekmeye çalışırsa kutuplaÅŸma yaÅŸanır. Oysaki uzlaşı ahlakı, yaÅŸamın tecrübe aktarımı olgusuyla sürdüÄŸünü; çatışmanın da bu olguyu sekteye uÄŸratacağını bilen insanların deneyimlediÄŸi en yüksek erdemlerden biridir.

 

Bünyamin: Peygamberimiz (s.a.v.)’in çocuklarla iliÅŸkisi nasıldı?

 

Emre: Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı Yayınları’ndan çıkan ‘’Peygamberimiz ve Çocuk’’ isimli kitap, bu soruya fazlasıyla yanıt veriyor. Gerek Mescid-i Nebi’de gerekse de sosyal hatta Peygamberimiz çocukları her zaman himaye etmiÅŸtir. Yahudi bir çocuÄŸun başını okÅŸayan bir Peygamber’den bahsediyoruz. Ezanla alay eden genci Mekke’ye müezzin olarak yetiÅŸtiren kutlu öÄŸretmenden. Åžeytan taÅŸlarken kıza bakan genci babacan bir tavırla, müÅŸfik bir edayla, ahiret vurgusuyla uyarıyor Allah Rasülü. Ä°nsani ve ahlaki davranışın inançla bağını kuruyor. KuÅŸu ölen Zeyd’e baÅŸ saÄŸlığına giden yüce bir ruh ve daha nice numune-i imtisal kabilinden muazzam bir örneklik serisi… Hadi ÅŸu kliÅŸe soruyu konuya uyarlayarak yeniden soralım: Hz.Peygamber çağımızda yaÅŸasaydı, çocukları cami ve mescitlerde ötekileÅŸtiren yaklaşımları nasıl deÄŸerlendirirdi? Cevap gayet açık deÄŸil mi…

 

Allah Resulü (s.a.v.)’nün mescitten soyutlamadığı çocuklara camiyi dar etmenin vebali büyüktür. O (s.a.v.)’nun her daim himayesine aldığı çocuklara camide mobbing uygulamanın hesabını rûz-i mahÅŸerde kimse veremez. Hesap vakti ‘’biz camiye ÅŸöyle hayr yaptık, söz hakkına sahiptik, bizim lokalimiz elbette ki karışırız’’ ÅŸeklindeki cesur savunmaya ‘’tamam o kadar finans saÄŸlamışsınız, bravo tebrikler, dosyayı kapatıyoruz’’ diye yanıt verileceÄŸi sanılıyorsa Ä°slam’ın derdi ve meselesi hiç mi hiç anlaşılmamış demektir. Hadi ÅŸöyle bir saÄŸlama yaparak bahsi toparlayalım: Bırakalım farklı inanca mensup bir çocuÄŸun başını okÅŸamayı, kimler Müslüman çocuÄŸa Hz.Peygamber (s.a.v.)’in gösterdiÄŸi gibi yüce bir ÅŸefkati göstermiÅŸtir? Camide kıkırdayan, gülen çocuklara selam verdikten sonra dönüp tebessümle bakmıştır? Namaz esnasında çocukların sesini duyunca cennet bahçelerinden bir bahçede ibadet ediyor hissi yaÅŸamıştır? En hareketli yaşında Kur’an-ı Kerim öÄŸrenmek ve camide sosyalleÅŸmek için camiye koÅŸan, mihraba kürsüye minbere tırmanıp hocaya öykünüp ezan okuyan bir çocukla kimler gurur duymuÅŸtur? Kimler tanıdığı veya tanımadığı bir çocuÄŸa ‘’Nasılsın bakalım?’’ diye halini hatırını sorabilmiÅŸtir? Mahremiyet eÄŸitimini henüz yeterince alamadığı için bir takım mahremiyet kurallarını ihlal eden gençlere babacan bir tavırla yaklaÅŸarak eÄŸriyi doÄŸruyu üslubunca öÄŸretmiÅŸtir? Allah korkusunun gençlere sille tokatla öÄŸretilemeyeceÄŸini, karakter inÅŸasının ÅŸiddet, baskı ve ötekileÅŸtirme ile yerle bir olacağını… Daha ne denir bilemiyorum. Gerçekten sözün bittiÄŸi yer burası.

 

Bünyamin: Eyvallah hacı. Akran ÅŸiddeti ve kuÅŸak çatışması camide tezahür ediyor mu sence?

 

Emre: Elbette tikel örnekler var. Fakat akran ÅŸiddeti her yerde tezahür edebiliyor; cami ile sınırlamamakta fayda var. Ancak akran ÅŸiddeti sadece denetimle çözülemez, iÅŸ birliÄŸi de gerekir. Ebeveynlerin empati kurarak meseleyi deÄŸerlendirmesi lazım. Akran ÅŸiddetine maruz kalan, ÅŸiddet gösteren çocuk da olabilir. Uzman desteÄŸi alınır. YetiÅŸkin bireyler meseleye olgun yaklaşırsa, dünyada sadece kendi çocuÄŸunun yaÅŸamadığını kavrarsa, daha üst bir perspektiften konuya eÄŸilirse uhulet ve suhuletle çözülemeyecek bir konu olmayacaktır zannediyorum.

 

KuÅŸak çatışması o kadar doÄŸal ki. Herkes yaÅŸamın çevreninden sırayla geçiyor. Bugünün yetiÅŸkinleri dünün çocuklarıydı. Nabzı dakikada 100-130 atan bir bedenle 60-100 arası atan bedenin reflekslerini aynı periyotta sergilemesini beklemek saçma bir beklenti olacaktır. Empatiyi acilen kültür haline getirmek lazım. KuÅŸak çatışmasında sorun, yaÅŸam tecrübesine dayalı olarak kanıksanan duygu ve düÅŸünce kalıplarının ahlaki kodlarından kaynaklanıyor. Mesela demokrat bir anlayışa nazaran otoriter anlayışla yaÅŸamı deÄŸerlendiren biri kuÅŸak çatışmasındaki süreci daha kötü yönetecektir. Ebeveynlerin çoÄŸu zaman çıkmaza girdiÄŸi yer burası. Herkes ailevi ve kültürel deÄŸerlerini çocuklarına aktarmak ister. Özellikle ergenlik döneminde deÄŸer aktarımında yaÅŸanan kopukluklar ebeveynleri kaygılandırıyor. Analitik zeka diyalektiÄŸe baÅŸlayınca herkes tedirgin oluyor. Böyle bir durumda gencin sorularına nasıl yanıt vereceksiniz? Otoriter bir yaklaşımla mı yoksa demokrat bir yaklaşımla mı? VerdiÄŸiniz cevap ne kadar kuÅŸatıcı, tutarlı, mantıklı ve ilkeli ise o kadar etkili olabilirsiniz. Bunun için de otoriter davranış kalıplarını minimize etmek ve sabırla iletiÅŸim kurmak gerekiyor. Tıkanılan yerde ise uzman desteÄŸi almak gerekiyor.

 

Konuyu bağlayalım.

 

Otoriter yaklaşımların posası çıktı artık, terk etmek lazım. Çocukların ve gençlerin de kamunun bir parçası olduÄŸunu kabul etmek, yetiÅŸkinlerin sahip olduÄŸu vicdani ve hukuki haklara onların da sahip olduÄŸunu benimsemek gerekiyor. Avantajı dezavantaja dönüÅŸtürecek riskli yaklaşımların Ä°slam inancı ve kültürü açısından hedeflenen ahlaki ve medeni kalkınmayı olumsuz etkileyeceÄŸini idrak ederek Hz.Peygamber’in örnekliÄŸinde somutlaÅŸmış insan anlayışını ince ince kodlamak gerekiyor. Çok basit bir örnek vererek sözü bitireyim isterseniz. Saygı kime gösterilir? Büyüklere saygı gösterilir derseniz, küçüklerin saygıyı hak etmediÄŸi gibi tuhaf bir ima somutlaÅŸabilir. Elbette büyüklere saygı göstermek de bir erdemdir fakat saygı ödevini anlamayı hangi düzeyden baÅŸlatacaksınız? Oysaki insana sırf insan olduÄŸu, Yüce Allah’ın yarattığı deÄŸerli bir can; O (c.c.)’ndan üflenmiÅŸ bir parça ruh olduÄŸu hakikatini realize ederseniz ailede ve çevrede yaÅŸanan çocukluk travmalarını kökten çözersiniz. Dolayısıyla örselenmemiÅŸ bir ruh, yetiÅŸkinliÄŸin saÄŸladığı avantaja eriÅŸtiÄŸinde küçüÄŸünden intikam alma narsisizmini sergilemeyecektir. Böylece nesiller boyu aktarılan kısır döngü de sona erecektir.

 

Tut elinden çocuÄŸun, bir ikindi vakti sığın caminin manevi atmosferine. Çocuk veya genç hiçbir ÅŸey yapmasa, sadece o manevi atmosferi temaÅŸa edip solusa bile ilahi ve inayi nasibine eriÅŸir. Melekler ona gıpta eder. YüreÄŸin ılır. Onu sana bahÅŸettiÄŸi için Yüce Allah’a sonsuz hamd ve ÅŸükür duyarsın için içine yaÅŸararak. YeÅŸerirsin. BambaÅŸka biri olursun ya. Bir gün ölüp gideceÄŸini bilsen de gözün arkada kalmaz. Ona kanat geren er-Rahman, er-Rahim, el-Aziz ve el-Kayyum olan bir yaratıcı senin bütün derdini çözüme kavuÅŸturur. Gerçekten güven artık. Allah kimseyi yarı yolda bırakmaz.

 

Bünyamin: Eyvallah kardeÅŸim. Son olarak herkes için tavsiye edeceÄŸin eserler nelerdir desem..

 

Emre: Kuran-ı Kerim’i bıkmadan usanmadan ömür boyunca okuruz. Bence Peygamberimiz’in Hayatı’nı aktaran, anlatan, gösteren siyer kitapları da ömür boyunca bıkmadan usanmadan okunmayı hak ediyor. Batı Klasikleri arasında da eÄŸitim felsefesine yönelik seçkin eserler var. Tabi daha analitik, karşılaÅŸtırmalı ve ileri düzeyde bir okuma evresinde fazlasıyla istifade edilebileceÄŸini düÅŸünüyorum.

 

Bünyamin: Sorularıma sabırla yanıt verdiÄŸiniz için teÅŸekkür ederim kardeÅŸim

 

Emre: Birlikte güncel ve kritik bir konuyu teati ettiÄŸimiz için mutluluk duydum kanka. TeÅŸekkür ediyorum.

Email 

PaylaÅŸ

bottom of page