top of page
Image by Cherry Laithang

Yunusça:
Beni Sensiz Koma

Birazdan hayatın geçtiÄŸi kaldırımdan cenaze geçecek...

Yıllardır kimsenin el sürmediÄŸi sıralı taÅŸların üzerinde, mezar ziyaretini andıran teatral adımların sebebini anlayamayacağız. ZarifoÄŸlu gibidir kiÅŸioÄŸlu. Yapışkanı dille temas edince ıslanıp yapışan, sonra da usulca yola koyulan zarfın içindeki mazrufu bulamayacağız. Er ve hatun kiÅŸi niyetine diyerekten ebediyete uÄŸurlanan ruhlarla gurbet yurduna selam gidecek. ‘’Dünyada bir garip gibi ol…’’ Ayarsız radyo cızırtısı, karıncalı televizyon veya bozuk saat resitali gibi. Belirsiz, rahatsız edici ve yalnız. ‘’Dünyada bir yolcu gibi ol…’’ Ä°nsan dediÄŸin konar, sonra göçer. Ölüm hayattan önce gelir. Abdal imtihanı böyledir. ‘’Ahrette mukim ol…’’ DoÄŸudan yükselen güneÅŸ, bulutsuz gecede tebessüm eden ay veya örtüsüne bürünerek tene düÅŸen rahmet. ‘’Ahrette ÅŸen ol…’’ Esasında hayat ölümden sonra gelir. DerviÅŸin ölüme düÄŸün demesi bu yüzdendir. ‘’Dünyada hem ÅŸahid hem de razı ol…’’ Birazdan, ömürden beÅŸ yılı beÅŸ dakikaya sığdıran adamın mezar iÅŸçiliÄŸine tanık olacaksınız. Bedeni kaldırıma kazma vuracak, ruhu candan toprak saçacak.

​

Ä°ki dik, iki yatık. Kenarı çevreleyen beyaz beton. TaÅŸlar arasında baÅŸ gösteren, ÅŸehre direnen cesur ot. Dört vidayla ayakta durmaya çalışan ayaklı çöp sepeti ve gözü karanlığı görünce alevlenen spot cadde lambası. AÄŸaçların arasında kurulu, hadariye hercümerç olmuÅŸ boyunca kaldırım. Durakta yolcu bindiren otobüsün kırkırkır motor sesi. Milyon tane ayakkabı izini grisinde saklayan cefakar kaldırım. Her ayakkabıda bir ayak, her ayakta bir beden, her bedende bir baÅŸ ve her baÅŸta bir telaÅŸ. Taşın yükü ağır elbet. Ya yükün taşıdığı ağırlık? Koca dünya vesselam. Kimi lirik söyleÅŸi tadında kimi de ensede boza piÅŸirircesine döker içini. Karanlık iyice çökünce herkes gözesinde pinekler. Milyon tane iz, sabahı bekler.

Gitsem mi gitmesem mi? Kalsam mı kalmasam mı? Belki de belediye kaldırım taÅŸlarını deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Eskinin iki yanı açık sığıntı durağı yerine akıllı durak dikmiÅŸtir. Büyüyen aÄŸaçların gölgesi çimen boyunca semirmiÅŸtir. Tam dilini çözecekken kuÅŸların, göçmen yurdundan kuÅŸlara yeni bir lisan, yeniden hal gelmiÅŸtir… Neçedir bu ızdırap beyim? Ya atla dolmuÅŸa ya da bırak yakamı gideyim? Öyle kolay mı atlayıp gitmek AdemoÄŸlu?! Kiminin cebinde bozuk parası kiminin de yüreÄŸinde cesareti azdır. Sen hiç kırkı çıkmadan birinin mezarına gittin mi?! Bizim cenazeyi musallaya koyarsın taÅŸ tutmaz. Ele koyarsın tabut tutmaz. Mezara koyarsın tahta tutmaz. Kabre koyarsın toprak… Kaç dolmuÅŸ geldi geçti, kaç zaman aktı ikindi peÅŸinden. En iyisi ÅŸalteri indirmek, fiÅŸi çekmek dedi içinden. Yürüyen bir ceset gibi, hani ÅŸu amerikanyalıların zombi dedikleri gibisinden. Madem ademin enfüsî olmuÅŸ acı, zevzekliÄŸi bırak. Hem Rousseau dememiÅŸ miydi, acı insanla akrandır diye. Neydi o, heh: insanın doÄŸarken yüzleÅŸtiÄŸi ilk duygu acıdır… Tespite gel. Bırak demagojiyi kardeÅŸim! Yahu bu devirde Latince kasmayanı dövüyorlar. Muavin gelir, üç nokta yetmiÅŸ beÅŸ kuruÅŸ Türk lirasını alır ve gider…

​

Kırkırkır motor sesi. DolmuÅŸtan yola üç adım, kaldırıma iki. Her ÅŸey bıraktığın gibi. Haydaa…

Hani nerede o cool halin? Kalender Ä°stanbul beyefendisi halleri, zarif tavırlar falan? Medeniydin hani? Toprak saçan cenazenin adamısın sen. Her gün, her iki vakit arası bir sala okursun sen. Zarfı açar, baÅŸlarsın okumaya: gurbetimiz sakinlerinden…….. Kassız iskeletinle adım adım yürüdün. Ä°ki dik iki yatık taÅŸların üzerinde dört ayakla kurulu banka oturdun. Önünde park, neÅŸeli çocuk sesi. Ardında uzayıp giden doÄŸa sessizliÄŸi. Birazdan Tarık Tufan dejavusu yaÅŸayacaksın. O yüzden elini çabuk tut. Göm artık ÅŸu cenazeyi…

​

Sahibini görünce kaldırımın grisinde parıldadı hatıralar. Bak, tam ÅŸurada eve uÄŸurlarken ‘’Allaha ısmarladık!’’ dedin. Orada, sırtını benzin istasyonuna verince sağına düÅŸen yolun kesiÅŸiÄŸinde mutluluktan aÄŸladın. Durağın karşısındaki çardakta, ocağın soÄŸuk kışında saatlerce bekledin. Yola açılan kapının aÄŸzında için içini yiyip gezindin. Her elveda deyiÅŸinde yarım ağız burukluk vardı. Her saniye, yıl gibi bereketli geçerdi. Divane sabahladın, cadde boyunca uçtan uca yürüdün. EÅŸ dost selamladın. Ä°çinde bitmek bilmeyen sonsuz bir varoluÅŸ vardı. Koca ÅŸehri talan ettin. Burçlarını salladın. Tepesinde ejderha uçurdun. Sokaklarında karınca sürüsü dağıldın. Orada… En son orada, yüzü duvara bakan reklam panosunun hizasında bekledin… Bir gün güneyden esen rüzgar sokağın öteki aÄŸzından kefen kokusu getirdi. Derin, misine kadar ince ve keskin bir kokuydu bu. Ne korkuyu ne kaygıyı ne de kederi tetikledi. Belirsiz, rahatsız edici ve yalnız bir kokuydu bu. Yanında olamadığın, son kez çırpınıp debelenemediÄŸin, çaresizlik içinde yanıp kavrulamadığın ölümün kokusu… Bir canın yanında eÅŸantiyon olarak bir ruhu da alan ölümün… Çok mantıksız. Hiçbir prosedüre uymuyor. Ortada büyük bir kriz olmalıydı. Veyahut köÅŸe kapmaca. Veyahut aldatmaca. Veyahut ihanet. Veyahut da yaprak misali nedensizce savruluÅŸ. Günler, kavga gürültüyle geçmeliydi. EÅŸ dosttan akıl almak lazım gelirdi. Akla hayale gelmedik hakaretlerin yazılı olduÄŸu mesajlar gelen kutusuna meteor gibi düÅŸmeliydi. Muhakkak telafisi vardı. Yoksa da mesele usulünce kapanır giderdi. Sokağın balık karnı yamacında bir grup insan belirdi. Aralarında, hayatta ilk kez tanıştığın insanlar da var. Omuzda maun tabut. Üstü yeÅŸil örtülü. Çok iyi bildiÄŸin bir sahneyi yeniden yaşıyor gibiydin. Cenaze defnedilmeden önce son kez evine getirilir, yakınlarından helallik alınır. Son kez…….. Yakınları son kez cenazeyi görmek ister. Maun tabutu gözesinden çekersin. Morgdan yeni çıkmış o soÄŸuk kefeni görev bilinciyle açarsın. Buz gibidir ruhun. Dimdik durman gerekir. Zira cenazenin yakınları yanında, çaresiz ve ürkek üzüntüden bitâb haldedir. Kefeni baÅŸ kısmından açarsın. Nev-i ÅŸahsına münhasır bir yüz. Her beden de can gibi kutsaldır. Bırakalım yakınları baksın. Son kez… Son feryad-ı figan… Son yürek çırpınışı… Asalet dolu bir elveda. Gözyaşını kursağında tutarak, onca ademin üzüntüsünü sırtlarsın. GözyaÅŸları toprağı ıslatmasın deyû çırpınırsın, rahmet ve maÄŸfiretle teskin edersin. Ân vaktine esirdir. Vakit gelir. O son düÄŸümü atarsın kefene. Maun tabutu gözesine sürersin. Bir zamanlar mevtanın tıpır tıpır gezdiÄŸi yoldan ölüm sessizliÄŸiyle geçersin…

Tabut geldi. Herkes suskun. Kaldırıma bıraktılar. Son kez, helallik almadılar. Son kez, kefeni açıp yakınları yüzün görmediler. Son kez hüzün dolu bir aÄŸlayışla dolmadı gökyüzü. Tek damla yaÄŸmur düÅŸmedi yere ve tek damla yaÅŸ, düÅŸmedi. Herkes gitti. Ä°çi dolu tabutla kalakaldın oracıkta. Kaç zaman döndü. Kaç mevsim deveran etti. Yaz vurdu yanmadı, kış çöktü donmadı, bahar geldi açmadı, sonbahar soldu dökmedi. Öylece ortalıkta kalayazdın. Hey hemÅŸerim kendine gel! dedi içinden bir ses. BekleÅŸirken kırdığı çürümüÅŸ çam iÄŸnelerini ayağıyla topraÄŸa süpürdü. Ân vaktine esirdir, dedi. Ne mezar yerini eÅŸeledi ne de yanına alıp götürdü. Zira toprakta çürüyen, ennihayet gurbette deÄŸiÅŸirdi. Yaratan ahireti haber etmeseydi, halimiz neçe olurdu, dedi. AdemoÄŸlu yaÅŸamın varoluÅŸ seremonisi içinde acı tatlı, iyi kötü, güzel çirkin geliÅŸmeleri derinlemesine tecrübe ederken ruhuna ebediyet damlası düÅŸerdi. ÇürümüÅŸ kemiklerin dirileceÄŸine inanan insan yıkılmış hayallerin, tükenmiÅŸ ümitlerin ve solmuÅŸ çiçeklerin tazeleneceÄŸine haydi haydi inanmalıydı.

​

DoÄŸdun, büyüdün, elbette öleceksin. Sana kendi ruhundan üfleyene üfür üfür döneceksin. Alın terin yerde kalmayacak. DoÄŸa sana olan tüm borcunu ödeyecek; sana ait tek bir nefes dahi geride kalmayacak. Senden önce giden her ne varsa yüce bir umut ve kopmaz bir baÄŸ olup ÅŸimdiye dek uzanacak. Sen de balçıkta titreÅŸen yaÅŸamın içinde derin ve geniÅŸ bir dünya kuracaksın. Her gün ruhunda yeni bir kuvvet keÅŸfedeceksin. Her tecrübede sana kendi ruhundan üfleyene kez’lerce hayran olacaksın. Acıyla dirilecek, mutlulukla sekinete ereceksin. YaÅŸamla kurduÄŸun bütün baÄŸları O’nunla paylaşınca yükün hafifleyecek. Bahtiyar olacak, mücadele edecek, balçıkta titreÅŸeceksin. Åžimdi kapat gözünü. Rüzgarın sesini dinle. Fenâda rahmet var. Zira gözün kapalı yürüyebileceÄŸin tek yol bu aziz dostum. O öyle bir yoldur ki nice yalvaç, bahadır ve kutlu peygamberin dünya yükünü almış, sonu sonsuzluÄŸa baÄŸlamıştır.

​

YürüdüÄŸün yol her gün binlerce adımı ağırlar. Her biri diÄŸerinden habersiz geçer gider. YaÄŸmur vurur, kar yaÄŸar, rüzgar savurur da  iz ize deÄŸmez. DeÄŸse de iliÅŸmez. Ä°liÅŸse de deÄŸiÅŸtirmez. Sonsuz renk arasından içre düÅŸeni görür, envai ses arasından enfüsî uÄŸultuyu duyarsın. Ä°nsan dediÄŸin bir yanda mezarlıkta kabre toprak atarken diÄŸer yanda uzundur görmediÄŸi dostuyla halleÅŸir. Dünya dediÄŸin böyledir. Her ÅŸey akışındadır. Ses görüntüye, görüntü sese karışır. KiÅŸi kiÅŸiye deÄŸil, doÄŸaya karışır. Tabiatla ÅŸahsiyet üzerine baÄŸ kurar. Aldığı kararları toplar, bazen enfüsî bazen de âfâkî çıkarımlar yaparak yolun ortasında karar verir. Yaşı kaç olursa olsun, yolun tam ortasındadır. Zira yol dediÄŸin, her an bitebilir. Peki kabirdeki toprağı saçan canın meselesi nedir? Meselesi nefretle atılan taÅŸları merhametle yolun kenarına dizebilmektir. Odun kıyamet yanan ateÅŸi söndürmeden içinden elinde meÅŸaleyle çıkabilmektir. Kudretle iki yana açılan denizden geçerek ümidi yitirmeden gurbete varabilmektir. Ölmeden önce ölebilmektir. O ne güzel vekildir. YaÅŸamla kurduÄŸun bağı paylaÅŸabileceÄŸin aidiyettir. Her derdini henüz ana rahmine düÅŸmeden bilendir. Her çareyi aciz bırakan tek çaredir. Yolun açıktır kiÅŸioÄŸlu. Yeter ki ‘’dünyada bir garip ve bir yolcu gibi ol…’’ derken omzuna dokunan eli hisset…

​

Yol senin, iz senin, yolcu senindir. Rahmet elinde evirip çevirdiÄŸin ruhlar senindir. Envai çeÅŸit insicam senindir. CoÄŸrafyam, tarihim, geçmiÅŸ, ân ve geleceÄŸim senindir. Sabaha erdiÄŸimde ardına düÅŸeceÄŸim telaÅŸem senin, akÅŸama vardığımda koca kainatı kuÅŸatan sekinet senindir. Ä°smini bildiÄŸim veya bilmediÄŸim eÅŸyanın hakikati senindir. Kevn ve fesat senindir. Ä°lk yaratış da ikinci yaratış da senindir. Nefsimi fani âlemin sebepleri arasından çekip çıkaracak kudret ve hikmet senindir. Tende can, canda nefes ve hayat senindir.

 

Beni sensiz koma…

Email 

PaylaÅŸ

bottom of page