top of page
Image by Aedrian

Zamanın Ağrında
-Sen ve Son Ä°drakim-

Son bahardı. Mevsim deveran ederken hafif soÄŸuk rüzgârlar vardı...

Cebinden çıkarıp elini saatini arardın. Yaşı yaşın kadardı. Akrebi, yelkovanı, dertsiz başı güneÅŸle doÄŸar ayla batardı. Soluk kahverengi kemeriyle koluna baÄŸlar, yuvarlak camının ardından vaktin haline bakardın. Bazen okula giden çocuÄŸuna kahvaltı hazırlar, bazen de onunla otobüsün kalkış saatini sayardın. Bazen namaza çeyrek kala huzur sayar, bazen de ÅŸadırvanın oturağında unutur yana yakıla arardın. Günler ayları, aylar yılları, yıllar koca bir ömrü ardalar, elinden bir yıldız gibi dur duraksız kayan zamana avucuna ramak kala tutunmaya çalışırdın. Sonsuz, zamansız bir hayatın öncesinde saniyelere, dakikalara ve saatlere baka baka anlam telaşına düÅŸer göÄŸün sarkan burçlarına deÄŸecek netlik arardın. Bilmezdin hakikatin bir nefes kadar yakınında olduÄŸunu; görmezdin tekliÄŸin çokluktan evlâ olduÄŸunu; bir bilinmeyene güvenle sarılmanın varlıkta ilklahzâ olduÄŸunu; yokluÄŸun maverasında hiçliÄŸinateÅŸ , kor ve kül son bulduÄŸunu. DaÄŸlara ovalara yürür, göÄŸe uzanıp yıldızları sayardın. AlabildiÄŸine parıldayan kandilleri tüm ihtiÅŸamıyla tutan güce hayran kalırdın. GüneÅŸin karanlığı upuzun bir çizgi halinde yarıp bahara açan çiçekleri, yuvasına rızık götüren karıncaları, gözünde yaşıyla yaradana yakaran ademiaydınlattığını görürdün. Issız geçitlerde, derin kuyularda ve kuytu maÄŸaralarda sıkışan ruhlara, maddenin her zerresine eÅŸsiz bir lütuf olup uzandığına tanık olurdun. ÅžaÅŸardın yolunu kaybetmiÅŸlerin ilahi bir dokunuÅŸla çarpıldığına. Ardına bakmadan karanlığa koÅŸanların tökezleyip afallamasına. Arz ve arÅŸ sarsılmadan, kalbin derin bir aÅŸkla sarsıldığına, ötelerin yakınlaÅŸmasına hayretâne ahvâl ile tutulur kalırdın.

​

Zaman derûnunda nesnesine mana verecek özneyi saklar. Bitmek bilmeyen bir vuslattır bu. Ä°nsan ve özlem arasında sıkışan hatıraları kader kaleminden dökülen mürekkeple tutarak hokkasına biriktiren sürekli bir oluÅŸtur bu. Kevn ve fesat. OluÅŸ ve bozuluÅŸ. Ayrılık ve kavuÅŸma arasındaki vuslat. KötülüÄŸün, çaresizliÄŸin ve kaybolmanın devasını insanın özüne yazan ve varlık evrenindeki her nesnenin baÄŸrına iÅŸaretlerini ÅŸefkatle bırakan ilahi bir sadâ, eÅŸsiz bir sanat, sonsuz bir yakınlıktır bu. Kaynağından yatağına, yatağından uçsuz bucaksız coÄŸrafyaya akıp giden deliÅŸmen nehirlerin heyecanında aÅŸikâr olur. Eli kınalı anaların müÅŸfik yüreÄŸinde dua olup evladına titreyen histe sübut bulur. Tortulu parmaklarıyla eÅŸyayı kazıyıp alın terini yuvasına götüren cefakâr babanın tüm yorgunluÄŸunu unutuÅŸunda tezahür eder. Canını diÅŸine takıp zayıflıklarından onurlu bir irade inÅŸa eden kullukta nükseder. Bütün sebepler birbirine düÄŸümlense de en nihayetinde ilk sebepte rikkatle çözülüÅŸünde maksuduna kavuÅŸur. Bazen erken, bazen de geç. Belki umarken içten içe, aniden; belki de yavaÅŸ yavaÅŸ, dıştan içe. Ama vaktinde, maksadına erer. Sürekli bir oluÅŸta cereyan eder bu. Geç kalanlar için sonsuz bir bekleyiÅŸ, nasuhtevbeyi kabule yanaÅŸan. Vaktinde erenler için de mutmain, tastamam ve bitmeyen bir yolculuktur bu.

​

Ah intizârım! Nicedir selamını alamaz oldum. KöÅŸe baÅŸlarında yol iz aradım. AkÅŸamın silik mavisi gömgök kararırken, sokak lambasının loÅŸ ışığı altında günün son oyununu oynayan çocuklara yaÅŸamın nirengini sordum. Adım adım yürüdüm. Köprüler geçtim, ÅŸehirler aÅŸtım, izbelerde sabahladım, koca koca binaların arasında uyandım. Kardan engeller küredim, nisan yaÄŸmurunda ıslandım, ekin sıcağında kavruldum. Tanımadığım kiÅŸilerin cenazesinde soluklanıp hakkımı helal ettim. Zaman neceydi, bilemedim. Önüm, arkam, yanım dönemedim. Kâh yerin yedi kat dibine çakıldım, kâh göÄŸün yedi kat üstüne sıçradım, eriÅŸtim, düÅŸtüm, göremedim. Bol sıfırlı düÅŸler gördüm rüyamda. Rengârenk doydum, dünyanın altından ipekten süslerine sarılıp sarmalandım, yere kuvvetle basıp başımı en yükseÄŸe deÄŸdirdim. Lakin sensiz yeÅŸeren yapraklar dalında sarardı. Dünyanın yedi renginden hazzı kursağımda kaldı. Gözlerim kurudu, gözyaÅŸlarım bomboÅŸ aktı. NeÅŸem tam fevkindeyken geldiÄŸi gibi kaçtı. Kolumda saatimi aradım. Kayışı koptu kopacak. Ä°çine su kaçırmışım, zaman durdu duracak. Bir elimle akrebi, diÄŸer elimle yelkovanı tutup hıncahınç çevirdim. DiÅŸlisi kırıldı kırılacak. Vakit izmihlâli son geçiyor, kalbim aktı akacak. Tam geri saracakken her ÅŸeyi, ölümmüÅŸ kapıya uzanan, çaldı çalacak.

 

Acı bir son, derin bir huzursuzluk ve soluksuz bir savruluÅŸmuÅŸ yazgıma bulanan, can özümü aldı alacak…

 

Sen benim tek çaremsin. Nevbaharım, varlığım, nedenimsin. Hayat yolumda seninle peygamber gülleri açacak. Kan, kırmızı ve ak. Gök ve göz. Elin, kudretin ve rahmetin. Hiçlikte kaybolan duyumsamalarımı inayet ve hidayetinle kuÅŸatacak. Gören göz, iÅŸiten kulak, akleden kafa ve hisseden kalp lütfunla uslanacak. Gizli ve aÅŸikâr. Saklı ve seçik, hükmünle huzura kavuÅŸacak. Karanlık ve aydınlık. Siyah ve beyaz. Ä°yilik ve kötülük, nefsime sesleniÅŸinle ayırdına varacak. Hakikatten yitiÄŸim, vahyinle tamamlanacak. Hikmetinden olunmaz sualim, adaletindeki uygunlukla cevabına kavuÅŸacak… Bu bedihi gerçeÄŸi idrak edemeyen usumu, görmeyen gözümü, iÅŸitmeyen kulağımı, hissetmeyen kalbimi ve pusulasını yitirmiÅŸ her zerremi affet Allahım!

​

DönüÅŸüm ancak sanadır; zamanım, mekânım ve yönüm yalnız sana olacak. Kabule layık eyle Allahım!

Email 

PaylaÅŸ

bottom of page